Alert Notification

Size Özel Psikolog

Size en uygun psikologu seçmemizi ister misiniz? WhatsApp'tan ulaşın

Bilinçdışı ile Çalışmak – Jacques Lacan’ın Psikoanalizindeki Yenilikler

Psikoanaliz, Freud’un kurduğu temeller üzerine gelişmeye devam etmektedir. Ancak, Jacques Lacan, psikoanaliz alanına yaptığı katkılarla farklı bir bakış açısı getirmiş ve bilinçdışının yapısını anlamada yeni bir yol açmıştır. Lacan’ın bilinçdışına dair düşünceleri, psikolojide büyük yankılar uyandırmış ve birçok terapistin çalışmalarına yön vermiştir. “Bilinçdışı ile Çalışmak” başlıklı bu yazıda, Lacan’ın bilinçdışı kavramına nasıl yaklaştığını, psikoanalitik kuramına nasıl katkılar sağladığını ve bilinçdışıyla çalışmanın önemini ele alacağız.

Lacan’ın Bilinçdışına Yönelik Yeni Yaklaşımı

Jacques Lacan, bilinçdışını Freud’un tanımladığı gibi bir depolama alanı olarak görmenin ötesine geçmiştir. Freud’a göre, bilinçdışı, kişinin bastırdığı düşünceler ve duygulardan oluşan bir alandır. Lacan ise, bilinçdışını bir dilsel yapı olarak tanımlamıştır. Ona göre, bilinçdışı yalnızca gizli düşüncelerin yeri değil, aynı zamanda dilin ve sembollerin anlam bulduğu, kimliklerin ve arzuların şekillendiği bir yapıdır. Lacan’ın bu görüşü, psikoanalizle dilin birleşmesini sağlayan önemli bir adım olmuştur.

Lacan’a göre, insanın bilinçdışındaki yapı, dilsel sembollerle şekillenir ve bilinçdışı, “dil gibi işler”. Bu yaklaşım, bireylerin davranışlarını, isteklerini ve bilinçdışındaki çatışmalarını anlamanın, yalnızca içsel deneyimlerin değil, aynı zamanda dil ve sembolizm aracılığıyla gerçekleştiğini ortaya koyar. Bilinçdışındaki mesajları çözmek, sembol ve dili anlamaktan geçer. Bu da terapistin, danışanın bilinçdışındaki anlamları açığa çıkarmasına yardımcı olmasını gerektirir.

Lacan ve “Ayna Evresi”

Lacan’ın bilinçdışını anlamaya yönelik geliştirdiği en bilinen kavramlardan biri **“ayna evresi”**dir. Ayna evresi, çocukların kendilerini ilk kez aynada görüp fiziksel bir bütün olarak fark ettikleri dönemi tanımlar. Bu evrede, çocuk, bedenini ve kimliğini bir bütün olarak kavramaya başlar. Ancak, bu farkındalık genellikle bir yanılsamadır çünkü çocuk, bedenindeki farklılıkları birleştirip bir bütün gibi algılar, ancak henüz fiziksel bütünlüğü tam anlamıyla kavrayamaz. Lacan, ayna evresini, bireyin benlik oluşumunun temel aşaması olarak tanımlar.

Lacan’a göre, bu ilk farkındalık, insanın bilinçdışındaki yapıyı ve kimlik arayışını şekillendirir. Kişinin benlik oluşumu, her zaman bir eksiklik duygusuyla şekillenir ve bu eksiklik, bireyin bilinçdışındaki derin arzularını besler. Ayna evresi, bir anlamda bireyin benlik ve diğerleriyle olan ilk etkileşimini gösterir ve bilinçdışındaki eksikliklerin kaynağını oluşturur.

Bilinçdışı ve Arzu

Lacan, bilinçdışını aynı zamanda arzuların düzenli bir yapısı olarak da görür. Bilinçdışındaki arzu, kişinin kendisini tatmin edemediği, sürekli olarak eksik hissettiği duygularla şekillenir. Bu eksiklik, insanın kimliğini oluştururken bir kaygı ve çatışma kaynağı olur. Ancak, Lacan’a göre arzu, yalnızca bu eksiklikten kaynaklanmaz. Arzu, dil aracılığıyla şekillenir ve dil, insanın kendisini ve arzularını anlamasında en temel aracıdır. Lacan, arzuyu her zaman tamamlanması mümkün olmayan bir şey olarak kabul eder. Bu, insanın sürekli bir yokluk hissiyle yaşamasına ve bunun bilinçdışındaki yapısını şekillendirmesine yol açar.

Bu bakış açısı, kişinin arzularını tatmin etme ve kimliğini inşa etme sürecinin, bilinçdışındaki kaygıları ve çatışmaları nasıl sürdürdüğünü anlamamıza olanak tanır. İnsanlar bilinçdışındaki arzularını anlamadan gerçek tatmin duygusuna ulaşamazlar. Terapi sürecinde, bu arzuların çözülmesi ve daha sağlıklı bir bilinçdışı yapısının inşa edilmesi hedeflenir.

Lacan’ın Psikoterapideki Yeri

Lacan’ın bilinçdışıyla ilgili görüşleri, psikoanaliz teorisinin evriminde büyük bir dönüm noktasıdır. Terapist, danışanın bilinçdışındaki semboller ve dilsel yapıları çözerek, danışanın içsel çatışmalarını daha iyi anlayabilir ve onlara ulaşabilir. Lacan’a göre, terapi sürecinin temel amacı, danışanın benlik ve başkalarıyla olan ilişkilerini bilinçdışında var olan semboller üzerinden çözmektir.

Lacan’ın bakış açısına göre, terapistin rolü sadece danışanın bilinçdışındaki çatışmaları analiz etmekle sınırlı değildir. Terapist, aynı zamanda danışanın kendisini yeniden yapılandırabilmesi için gerekli sembolik alanı sağlamalıdır. Terapistin sözleri, danışanın bilinçdışındaki anlamları açığa çıkaracak ve danışanın kimliğini yeniden inşa etmesine yardımcı olacaktır.

Jacques Lacan’ın bilinçdışı teorisi, geleneksel psikoanaliz anlayışlarından farklı olarak, bilinçdışını bir dilsel yapı olarak kabul eder ve sembolizmin, arzuların ve kimliğin şekillenmesinde nasıl işlediğini anlamaya yönelik yeni bir perspektif sunar. Bilinçdışını anlamak, yalnızca bir içsel dünya keşfi değil, aynı zamanda dilin ve sembollerin nasıl yapılandığına dair bir farkındalık oluşturur. Lacan’ın bilinçdışına dair görüşleri, psikoanalitik terapide daha derinlemesine bir anlam çözümlemesi yapmaya olanak tanırken, bireylerin içsel çatışmalarını ve arzularını çözmelerine yardımcı olur. Bu süreç, kişisel gelişimin ve psikoterapinin daha verimli bir şekilde ilerlemesine olanak sağlar.

0
Would love your thoughts, please comment.x
GFA - Back to top